GOETHE, SOSYAL MEDYA, UCUNDAN DA COVID-19.

Sosyal medyadaki bilgi kirliliği üzerine çok yazdım, ısıtıp ısıtıp yeniden önünüze koymak istemiyorum ama bu sıralar çok sık rastladığım bir şiirin iki dizesi konusunda yazmadan edemedim. 

Bazılarımız beğendiği bir görseli veya kendi fotoğrafını sevdiği bir şiirle birlikte paylaşmaktan hoşlanıyor. Tarz meselesi, tabii ki olabilir. Paylaşılan görsellerin kaynağı konusuna girmeyeceğim, içinden çıkılması meşakkatli bir konu. Ama görsellere eşlik eden şiirlerden yana sahiden çok dertliyim. Çünkü izlediğim kadarıyla sosyal medyada paylaşılan şiirlerde kaynak gösterme alışkanlığı yok. Bunun en büyük sebebi seçilen şiirlerin okunan bir kitaptan değil internetten devşirilmiş olması. Örneğin Can Yücel, Neyzen Tevfik, Cemal Süreya’nın yazdığı ileri sürülen ama aslında bu şairlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan pek çok şiirin ortalıkta dolaştığını biliyorsunuz. Çoktandır, gördüğüm zaman uyarmayı bıraktım; saldım peşini. Kumsala vurmuş yengeçleri denize atmayı ben de istiyorum ama birileri kasıtlı olarak sahile kamyon kamyon yengeç taşıyorsa “e yeter artık” demek farz oluyor.

Bugün vereceğim örnek yukarıda anlattığımdan biraz farklı. Paylaşılan şiir dizelerinin şairinde hata yok, şiir şu:

Tüm duygularım bir iç konuşma,

Tüm sevincim de sessiz bir yankılanma.”

Bu iki dizenin sosyal medyada ne denli çok paylaşılmış olduğunu görseniz şaşarsınız. Örneğin bir “arkadaşımız” bu şiiri “hüzünlü gecelerimin yoldaşı” olarak tanıtmış. “Şiirde hata yok, şairi de doğruysa sorun nedir?” diye soruyor olabilirsiniz. Sorun olmasını bıraktım, trajik bir durum var ortada!

Yukarıya yazdığım iki dizede ağdalı bir melankoli kokusu alınıyor. Zaten sosyal medyada çoğu zaman aşk, kara sevda, hüzün, yalnızlık, ayrılık vb. etiketler kullanılarak paylaşıldığını, görsellerin de buna uygun olarak seçildiğini görmek mümkün. Emin olun, Goethe bu dizelerin kullanılış şeklini görüyorsa mezarında dört dönüyordur. 

Bu şiirin orijinalini (yani şiirin bütününü)  uzun yıllar önce okudum. Okuyucusuna bir mesaj iletmeye çalışan her “yazan” kişinin duygularına tercüman olduğu için daha ilk okuyuşumda çarpılmıştım. Şiirin adı: “Yazar”.  Goethe bu şiirinde okuyucusuna seslenmiş ve kendince “teşekkür” etmiş. Şiir Goethe’nin Türkiye İş Bankası Yayınları tarafından basılan  “YARAT EY SANATÇI” kitabından alınma. Şiirin tamamı şu şekilde:

“Ne olurdum 

Ben sensiz, 

Ey dostum olan okuyucu!

Tüm duygularım bir iç konuşma,

Tüm sevincim de sessiz bir yankılanma.”

Sorarım size! Bu şiirde birilerinin hüzünlü gecelerine yoldaşlık edecek göz var mı? Yok elbette. Ama içinden iki dizeyi çekip alırsanız Ümit Besen için şarkı sözü bile yaparsınız.

Belki bu yazıma söyleniyorsunuzdur, “memleketin hali ortada, sorunumuz Goethe’nin şiiri mi şimdi!” diyerek. Kızmayın ama evet, sorunumuz tam olarak bu. Domino taşı gibi, dün şairin çakma şiirini paylaşanlar, bugün Goethe’nin şiirine destursuz dalanlar, yarın da yaşadığımız pandemiyle ilgili  kaynağı belirsiz, bilimsel yöntemin kıyısından geçmemiş komplo teorileri ile çıkacaklar, çıkıyorlar… Bu komplo teorileri öyle kolay ve hızlı yayılıyorlar ki şaşıyorum. Şunun şurasında birkaç yıl önce “ebola hastalığının aşısını bulduk” diye şişinen Putin şimdi de covid-19 aşısını bulduk diye çığırıyor. Ebola aşısı ortada yok, covid aşısını göreceğiz. Ama Rusların covid aşısını geliştirdikleri ve 2.- 3. aşama testlerini tamamladıklarına dair tek bir bilimsel yayın olmadığı halde ortalık “Batılı bilim adamlarını Bill Gates satın almış, o yüzden Rusların geliştirdiği aşıya engel olmak istiyorlar” diyenlerden geçilmiyor.

Kimisi, “pandemi falan yok, bunlar maske taktırıp beynimizi oksijensiz bırakmak istiyorlar” diye yazılar paylaşıyor, bazıları da bu ucube fikirleri beğenip canını dişine takıp savunuyor. Goethe şiirini kaynağını merak etmeden arabeske bağlayanlarla, durumun vehametini görmeyen komplo teoricileri aynı kişiler. Akıllar  dağıtılırken kapı ardında kalanların eline düştük, Hipokrat bizi korusun… 

GOETHE, SOSYAL MEDYA, UCUNDAN DA COVID-19.” üzerine 4 yorum

  1. Bu covid artuk şey değil mi aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık. Şaştık doğrusu ha bir de yordu ve gerdi. Sosyal aleme hiç diyeceğim yok 1 yılı aşkındır kurtuldum o hastalıktan, darısı ağır vakaların başına (:

    Beğen

  2. “Çoktandır, gördüğüm zaman uyarmayı bıraktım; saldım peşini. Kumsala vurmuş yengeçleri denize atmayı ben de istiyorum ama birileri kasıtlı olarak sahile kamyon kamyon yengeç taşıyorsa “e yeter artık” demek farz oluyor.”
    Çok güzel bir anlatım.
    Ne yazık ki yönetimler bu yıldızları doğal haline bırakmıyor. Denizleri kirletip balina ve yıldızların karaya vurmasına sebep oluyorlar.
    Sosyal ortamda da halkın bilinç ve öğrenme becerisinin doğal gelişimini bırak artırmaya çalışmasını, zeka seviyesi gelişmesin diye eğitimi batıl inançlarla yozlaştırıp kalitesiz bilgisiz eğitimcilerle çevreyi kirletip bulandırıyorlar. Kamyonlarla mahluk sahilleri dolduruyor.
    Sizin gibi bir kaç kahraman da iğne ile kuyu kazıyor!

    Liked by 1 kişi

  3. Ah ah ben de sanalda her şiiri şüphe ile bakıyorum. Bıkmadan uyarıyorum ama sonu yok… Teşekkürler yine çok önemli yazınız. Lütfen yazmaktan uzaklaşmayın. Selam olsun.

    Liked by 1 kişi

  4. Akıllar dağıtılırken kapı arkasında kalanların eline düştük.

    Hocam içinde bulunduğumuz durum ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Kaleminiz susmasın.

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın