Dulce et Decorum est – Tatlı ve şereflidir

Wilfred Owen adını hiç duymadıysanız ayıplayamam sizleri; topçu, popçu, artist, her lafında bin yalan siyaset adamı veya dünyada eşi benzeri görülmemiş bir kahraman değildi o. Yaşadığı yıllar içinde sadece 5 şiiri yayımlandı, 25 yaşındaydı savaşta öldüğünde. Dünya edebiyatında savaşın dehşetini en iyi anlatan birkaç şairden biri olarak kabul edilen Owen’in dilimize çevrilmiş kitabı bulunmuyor. Ölüm veya doğum yıldönümü değil ama içimden Owen’i anmak, onu size tanıtmak geldi, ilginizi çekiyorsa buyurun, başlıyoruz. 

1893 yılında İngiltere’de Galler bölgesi yakınlarında doğmuştur Wilfred Owen. Yerel bir teknik liseyi bitirdikten sonra Londra Üniversitesi’ne başlar ama burs sınavını kazanamaz, ailesinin ekonomik desteği yeterli olmayınca okulu bırakmak zorunda kalır. Bunun üzerine rahip olmaya karar verir ama İngiltere Kilisesi’nin yoksulların ve yoksun bırakılanların acılarına olan duyarsızlığı yüzünden hayal kırıklığına uğrar ve kiliseden uzak durur. Tanıştığı Fransız şairi Laurent Tailhade’ın önerisiyle şiire daha çok zaman ayırmaya karar verir ama Birinci Dünya Savaşı başlamıştır ve askere alınır. 

Owen kendini siper savaşının tam ortasında bulur. 12 Ocak 1917 tarihinde kimyasal silah (hardal gazı?) saldırısına maruz kalır ve yaralanır. Bu saldırı sırasında yaşadıklarını ileride çok büyük bir üne kavuşacak olan “Dulce et Decorum est” adlı şiirinde dile getirir. Yaralandığı için askeri hastaneye yatırılır ve burada savaşa karşı şiirleriyle ün yapmış Siegfried Sassoon’la tanışır ve onunla yakın bir dostluk kurar. Bu dostluğun etkisi ve yaşadığı savaş atmosferinin esini ile savaşı yeren şiirler yazmaya başlamıştır. Sassoon’un şiirlerini okumak ve kendi yazdığı şiirleri Sassoon ile tartışmak, Owen’ın şiir anlayışında tam bir devrim yaratır.

Wilfred Owen, ölüme gönderilen genç insanlara karşı olan aldırışsızlığı dramatik bir gerilimle, çarpıcı bir biçimde ifade eden şiirler yazmış, savaşın dehşetini tüyler ürperten bir canlılıkla dile getirmiştir. Şiirlerinde savaşta ölen, yaralanan askerlerin çektikleri acıyı tüm çıplaklığı ile dile getirmiştir.  

Wilfred Owen şiirlerinde savaşa dair olan bütün “milliyetçi ve vatanperver” söylemlerin dışında durur ve ben-öteki, dost-düşman ayrımına girmeden, cephede savaşı birebir yaşayan askerlerin savaş deneyiminin vahşetini aktarmıştır. İngiliz şiir antolojisi kitabında yer alan ve Cevat Çapan tarafından çevrilen “SİLAHLAR ve ÇOCUK” adlı şiiri[i] bu gözle okunmalıdır.

Wilfred Owen’i dünya şiirinin zirvesine taşıyan şiiri Latince “Dulce et Decorum Est[ii]” adını taşımaktadır. Şiir kimyasal gaz saldırısına uğrayan Owen’in birliğindeki askerlerden birinin acıyla ölümünü tasvir etmektedir. Şiir, benim ulaşabildiğim basılı kaynaklarda dilimize çevrilmemiştir. İnternet ortamında bulduğum çevirilerden ikisini karşılaştırarak ve yaptığım küçük “rötuşlarla” aşağıya aldım. Okuyacağınız Türkçeye çevrili metnin oldukça yetersiz olduğunu ama olabildiğince anlamını bir ölçüde koruyabildiği kanısındayım. İngilizcesi kifayet eden arkadaşlarım şiirin orijinal halini dipnotlarda[iii] bulabilirler[iv]. Owen, Latince yazdığı son dizede (Dulce et Decorum est Pro Patria Mori- Tatlı ve Şereflidir Ölmek Vatanın İçin) savaşa ait tüm “kutsal” argümanları yerle bir etmiştir.

Çeviri: herkesinhikayesi ve Mine Erişir

Wilfred Owen savaşın bitmesinden bir hafta önce cephede ölmüştür. Öldüğünde 25 yaşındadır. 


KAYNAKLAR
1- Cevat Çapan, Çağdaş İngiliz Şiiri Antolojisi, Adam Yayınları, 1985.

2- http: //minima.blogcu.com/dulce-et-decorum-est/1305526

3- https://yilginkelimeler.wordpress.com/tag/dulce-et-decorum-est/

4- Doğan Alpaslan Demir, Wilfred Owen- Şiirli Cuma, 24 Şubat 2017. https://doganalpdemir.com/2017/02/24/wilfred-owen-siirli-cuma/

5- https://www.poetryfoundation.org/poets/wilfred-owen

6- https://www.britannica.com/biography/Wilfred-Owen

7- https://www.poetryfoundation.org/poems/46560/dulce-et-decorum-est

DİPNOTLAR


[i] “Çocuk bir de şu süngüyü denesin,
Çelik ne denli soğuk, kana susamışlığıyla
nasıl da keskin;
Delinin bakışları gibi kinle morarmış,
Ete duyduğu açlıkla nasıl incelmiş.
Bırak okşasın, gencecik yüreklere
Saplanmayı özleyen şu kör kurşunları,
Ya da şu sırıtan dişler gibi kovanları ver,
Acının ve ölümün keskinliğiyle keskin.
Çünkü onun dişleri bir elmayı ısırırken gülmeli.
Yumuşak parmaklarında pençeler gizli değil;
Tanrı demir ökçeler eklemeyecek topuklarına,
Ne de ağdan tuzaklar kıvırcık saçlarına.” 

[ii] Türkçesi: “tatlı ve şereflidir”

[iii] Bent double, like old beggars under sacks,

Knock-kneed, coughing like hags, we cursed through sludge,

Till on the haunting flares we turned our backs,

And towards our distant rest began to trudge.

Men marched asleep. Many had lost their boots,

But limped on, blood-shod. All went lame; all blind;

Drunk with fatigue; deaf even to the hoots

Of gas-shells dropping softly behind.

Gas! GAS! Quick, boys!—An ecstasy of fumbling

Fitting the clumsy helmets just in time,

But someone still was yelling out and stumbling

And flound’ring like a man in fire or lime.—

Dim through the misty panes and thick green light,

As under a green sea, I saw him drowning.

In all my dreams before my helpless sight,

He plunges at me, guttering, choking, drowning.

If in some smothering dreams, you too could pace

Behind the wagon that we flung him in,

And watch the white eyes writhing in his face,

His hanging face, like a devil’s sick of sin;

If you could hear, at every jolt, the blood

Come gargling from the froth-corrupted lungs,

Obscene as cancer, bitter as the cud

Of vile, incurable sores on innocent tongues,—

My friend, you would not tell with such high zest

To children ardent for some desperate glory,

The old Lie: Dulce et decorum est

Pro patria mori.

[iv] Şiirin daha iyi bir çevirisine ulaşan veya çeviren arkadaşlarımın önerileri doğrultusunda bu yazıda gerekli düzeltmeleri yapacağım. 

Görsel kaynağı: Pixabay. Resim Peggy und Marco Lachmann-Anke tarafından Pixabay‘a yüklenmiştir.

LÜTFEN DİKKAT:

Bu internet sitesinde yer alan son bir yıla ait yazılarımı, benden izin almadan yöneticisi olduğunuz haber portalı, blog, internet gazetesi veya basılı ortamlarda yayımlayabilirsiniz. Buradaki tek şartım, yazılarımdaki dipnot ve kaynaklar da dahil olmak üzere noktasına virgülüne dokunulmamasıdır. Doğal olarak, yazarın ad ve soyadının başında unvan olmadan (Dr) yazılmasını diliyorum. 

Ücret karşılığı satışa sunulan yayın organları yazılarımı izinsiz yayımlama hakkına sahip değildir!

Dulce et Decorum est – Tatlı ve şereflidir” üzerine 4 yorum

Yorum bırakın